Maureen Catherine Connolly, 1953 yılında 4 “Grand Slam” turnuvasını aynı takvim yılında kazanarak, bu unvanı alan ilk kadın tenisçi oldu. Bu unvanı sadece 3 kadın tenisçi alabildi.
Çok kısa denilebilecek tenis kariyerine büyük başarılar sığdırdı. Final oynadığı 9 Grand Slam turnuvasında hiç kaybetmedi.
Trajik hayatı, 1978 yılında bir TV filmine konu oldu. TRT’de 1982 yılında bir kaç bölümde yayınlanan “Küçük Mo” adını taşıyan bu film, büyük ilgi uyandırdı. Bir çok kişi, bu filmden sonra tenise başladı.
San Diego’lu bir spor yazarı, ona “Little Mo” Küçük Mo adını taktı. 1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nin yüksek tahrip gücüne sahip “Missouri” zırhlısı, “Big Mo” olarak anılıyordu. Maureen Connolly’nin vuruşları da, Missouri’nin büyük silahlarına benzetiliyordu.
Maureen Connolly, 17 Eylül 1934 yılında Kaliforniya’da San Diego’da doğdu.
Annesi Cessamine ve babası Martin Connolly’nin tek çocuklarıydı Maureen. Martin, donanmada görevliydi. Boks yapmış, beyzbol, hokey ve Amerikan futbolu oynamıştı. Ama tenisle hiç ilgilenmemişti. Annesi ise dans etmiş, şarkı söylemişti.
Maureen henüz 4 yaşındayken, annesi ve babası ayrıldı.
Ona, babasının bir trafik kazasında öldüğünü söylediler.
Bale ve piyano dersleri alırken, San Diego’da iki profesyonel tenisçinin maçını izledi.
İşte o gün, hayatının akışı değişti.
Bu oyun ilginç gelmişti ona, kendisi de yapabilirdi.
Maureen, henüz 10 yaşındaydı.
O bölgenin tenis antrenörü Wilbur Folsom için ball girl olarak top toplamaya başladı. Tecrübeli Folsom, top toplarken, raketle oynarken onun yeteneklerini fark etti.
Raketi, 1.50 dolarlıktı. Parklardaki kortlarda oynuyordu.
Ve hikaye işte böyle başlıyordu.
Maureen, 11 yaşında turnuva oynamaya başladı. Finale çıktığı ilk turnuvada, kendisinden yaşça daha büyük rakibine yenildi.
Bu yenilgi, onu müthiş etkiledi.
Küçük tenisçi, daha sonraları yazdığı otobiyografisinde şöyle diyordu:
“Ben alelade küçük bir kız değildim. Tenis benim için oyundan da fazla bir şeydi. Yenilgi dayanılmazdı. Bu yenilgi, ebeveynlerin sempatik ve hoşgörülü yaklaşımları ile geçiştirilebilecek bir şey değildi. Bunun intikamı alınmalıydı. Yenildiğim tenisçiyi yenmek, hayatımın tek hedefi oldu.”
Maureen bu anlayışla, kort dışında farklı, korta çıkınca hırs dolu başka bir kimliğe bürünüyordu.
Küçük tenisçi, ilk final yenilgisini aldığı rakibi ile bir yıl boyunca karşılaşma fırsatı bulamadı. 1946 yılında, finalde karşısında işte yine o kız vardı. Maureen için müthiş bir gündü. Yendi ve rahatladı.
12 yaşındaydı. 13 yaş ve altında 6, 15 yaş ve altında 6 olmak üzere toplam 12 turnuva kazandı. San Diego’da herkesin tanıdığı bir kız olmaya başlamıştı.
Henüz 13 yaşında, Kaliforniya’da 15 yaş ve altı sıralamasında ikinci sırada yer aldı.
Erkeklerle oynuyor, vuruşlarını güçlendiriyor, atletik becerilerini geliştiriyordu. Daha büyük başarıların, bir dünya starı olmanın hayaliyle geçiyordu günleri.
1948 yılında yeni antrenörü ile çalışmaya başladı.
Yeni antrenörü, Elenor “Teach” Tennant’tı. Tennant, şampiyonlar yetiştirmiş, Güney Kaliforniya’nın ünlü koçlarından biriydi. Bu küçük kızdaki parıltıyı görmekte gecikmemişti.
Maureen Connolly, Tennant ile çalışabilmek için her hafta sonu San Dieogo’dan, Beverly Hills’e otobüsle gidip geliyordu.
Zaman zaman anlaşmazlığa düşseler de küçük tenisçi ile antrenörü iyi bir ikili oluşturdu. Tennant, onun için ikinci bir anne oldu. Ona hayatı, tenisi ve giyinmeyi öğretiyordu.
Maureen, yeni antrenörü ile o yıl 18 birincilik kazandı ve Güney Kaliforniya’da 1 numaraya yükseldi.
Bir yıl sonra 1949’da kazandığı birincilik sayısı 9’du ve 14 yaşında genç milli takıma seçilen en genç tenisçi olmuştu.
Annesi, onun sevmediği biriyle evlenmesine rağmen, tenis ona her şeyi unutturuyordu.
15 yaşında, hem teklerde hem de çiftlerde Amerika Birleşik Devletleri Gençler Şampiyonu oldu. Aynı yıl büyükler sıralamasında da 19. sırada yer aldı.
Maureen Connolly, artık gözünü uluslararası turnuvalara dikmişti.
İlk büyük turnuvası, 1951 yılında Forest Hill’de yapılan Amerika Açık’tı, yarı finale kadar çıktı. Yarı finaldeki rakibi, idolü olan, tenisin efsane isimlerinden Doris Hart’tı.
Antrenörü, Maureen’in Hart karşısında şansının az olduğunu düşünüyordu. Onu motive etmek için genç tenisçiye, Hart’ın kendisi hakkında “şımarık biri” dediğini söyledi. Antrenörünün planı tuttu.
Maureen, 16 yaşında böylesine önemli bir turnuvada finale yükseldi. Genç bir tenisçi, ilk kez katıldığı turnuvada final oynayacaktı. Günümüzde bile az gerçekleşen bir olaydı.
Finaldeki rakibi Shirley Fry, yarı finalde yendiği Doris Hart’ın en iyi arkadaşıydı. Bu maçta intikam da söz konusuydu. Maureen, Fry’ı üç sette yenmeyi başararak Amerika Açık’ı kazanan en genç tenisçi oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 numaraya yükseldi.
Dünya, onu konuşuyordu; ünü ülke sınırlarını aşmıştı.
1941’de Alice Marble’ın kortlardan çekilmesinden sonra doğan boşluğu, Maureen Connolly dolduruyordu.
O, artık uluslararası bir yıldızdı.
1952 yılında hedefte Wimbledon vardı. Herkes, genç yıldızın dünyanın bu en prestijli turnuvasında neler yapabileceğini merak ediyordu.
Londra’ya gittiler.
Ancak Maureen’in omzunda bir sakatlığı vardı. Londra’da doktorlarla görüştüler.
Antrenörü, gelecekte çok şeyler beklediği oyuncusunu riske sokmak istemiyordu.
Maureen ise Wimbledon’da şampiyonluk hayalleri kuruyordu.
Antrenörü Tennant, basına oyuncusunun Wimbledon’dan çekileceğini açıkladı. Ancak Maureen buna çok sinirlenmişti, bir basın toplantısı yaparak, antrenörü Tennant’ın artık görüşlerini yansıtmadığını söyledi.
Bu olay, Maureen Connolly’nin kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu.
Genç tenisçi Wimbledon’a katıldı ve kendisini finalde, üç şampiyonluğu bulunan, Louis Brough karşısında buldu. Maç bittiğinde raketini havaya fırlatan Maureen’di, 7/5 6/3.
O artık Wimbledon şampiyonuydu. Başarısı müthişti.
San Diego’da 15 bin kişinin katıldığı bir tören düzenlendi.
Başarısı ve şehrin tanıtımına yaptığı katkılar nedeniyle ona bir yürüyüş atı hediye edildi.
Wimbledon’dan sonra ünlü Avustralyalı Davis Cup koçu Henry “Harry” Hopman ile çalışmaya başladı. Bu birliktelik iki yıl sürecek ve daha büyük başarılar
getirecekti.
Hopman ve eşi, Maureen’in rakiplerine karşı davranışlarını değiştirmek için büyük çaba harcadı. Eğer rakiplerine karşı beslediği nefret ve korkudan uzaklaşmazsa tenisinin zarar göreceğini belirttiler. Maureen, önce bunu kabul etmedi. Bunu yapmanın, iki önemli silahını yok saymak olacağını düşünüyordu. Ama bu öneriye uymaya çalıştı. Sonunda, sadece reflekslerine ve içgüdüsüne konsantre olduğunu ve tenis oynarken ilk kez zevk aldığını hissetti. Bu, çok önemli bir gelişim ve değişimdi onun için.
1953’te donanmada görevli Norman Brinker ile nişanlandı.
Aynı yıl, Avustralya Açık, Roland Garros, Wimbledon ve Amerika Açık turnuvalarını hiç set vermeden kazanarak, “Grand Slam” yapan ilk kadın tenisçi oldu. Ondan sonra günümüze kadar bu unvanı sadece iki tenisçi alabildi. Margareth Smith-Court (1970) ve Steffi Graf (1988)
1953’te bu 4 büyük turnuva dışında, 10 turnuvada daha kupa kaldırdı. Onun için inanılmaz bir yıldı 1953.. Dünya sıralamasında ilk sıralarda yer alıyordu.
1954 de iyi başlamıştı onun için. Fransa Açık’ı ikinci kez, Wimbledon’u üçüncü kez kazandı.
Amerika Açık’tan bir kaç hafta önce, atıyla yürüyüşe çıkmıştı. Bir anda çimento yüklü bir kamyonun üzerlerine doğru geldiğini gördü. Atını korumak isterken, bacağı kamyonla atı arasında kaldı. Fibula’sı kırılmış, bazı kasları ezilmişti. Hemen ameliyat edildi. Doktoru, onun bir ay tenis oynayamayacağını açıkladı.
Hastanede ziyaretçileri arasında 16 yıldır görmediği babası da vardı.
Genç tenisçi daha sonra bu olayı şöyle anlatıyor:
“Kısa gri saçlı, iyi giyimli bir adam odama geldi. Bir an birbirimize baktık. Daha sonra babamın kollarındaydım. Bu, mutluluk verici bir karşılaşmaydı; yeni, harika bir ilişkinin başlangıcıydı.”
“Little Mo” daha sonra bir türlü kortlara dönemedi. Kendini rehabilite edebilmek için gerekli olan hırsa ve iradeye sahip olmasına karşın, bunun üstesinden gelemedi. Gücünü tekrar kazanabilmek için bale dersleri aldı. Koşamamasına rağmen korta çıktı. 1955 yılı Ocak ayında bir gösteri maçı sırasında, kısa bir topa yetişmek isterken, sağ ayağında büyük bir acı hissedene kadar tenise geri dönebileceğini düşünüyordu. Ancak bu olaydan sonra tenis kariyerinin sona erdiğini açıkladı.
B.J.King, onun tenisi çok erken bıraktığını, oysa Tracy Austin, Chris Evert ve Martina Navratilova ile yapacağı maçların çok ilginç olabileceğini söyledi.
Ordudan ayrıldıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri Modern Pentatlon takımında yer alan nişanlısı Norman Brinker de Macaristan’da bir at kazası yaşadı. Norman, ülkesine dönünce 1955 Haziran’ında evlendiler.
Çok geçmeden “Küçük Mo” kızları Cindy ve Brenda’nın “Küçük Anne”si oldu.
Gazetelere tenis makaleleri yazdı. Tenis malzemeleri üreten bir şirketin yönetim kurulunda çalıştı. Radyo ve televizyonda tenis yorumculuğu yaptı.
Sakatlıkları, onun turnuva tenisi oynamasına izin vermese de o, bir setlik gösteri maçları oynayabiliyordu.
Ünlü eski tenisçi B.J.King, onu büyük bir şampiyon olarak hatırladığını belirterek, “yıllar sonra öğrendim ki, Wimbledon’da tekleri ilk kazandığım yıl (1966) BBC de yorumcuymuş, hazırladığımız belgesel için banttan sesini duyduğum an benim için müthişti.”
1958 yılında Maureen Connolly, atına ve kendisine çarpan çimento kamyonunu işleten şirkete açtığı davayı kazandı. Mahkeme, Maureen’e 110.000 $ ödenmesine karar verdi. Bu o zamana kadar, San Diego’da verilen en yüksek kişisel sakatlık tazminatıydı.
Ne yazık ki, Maureen bu sonuçla halkın olumsuz tepkilerini aldı.
Otobiyografisinde şunları yazdı “çok kişi mahkemede neden tazminat kazandığımı anlayamadı. Dıştan bakıldığında normal görünüyordum. Bazılarının yorumu -atın üstünde ne işi vardı?”- şeklindeydi. Halkın bu tepkisi, “Little Mo”yu çok üzdü, adeta kahretti.
Aile, çok geçmeden Dallas’a taşındı.
Güney Methodist Üniversitesinde tenis kariyeri nedeniyle yapamadığı lisans eğitimine başladı. İki yıl süreyle bir çok dersi vermeyi başardı. Teniste gösterdiği konsantrasyonu, üniversitede de gösterdi. Maureen, bu arada gençlere tenis dersleri veriyor, bundan zevk alıyordu. Gençlere, ülke genelinde turnuvalara katılabilmek için gerekli mali desteği sağlamak amacıyla “Maureen Connolly Brinker Tenis Vakfı”nı kurdu.
Maureen, ne yazık ki vakfının yaptıklarını göremedi. 21 Haziran 1969’da 34 yaşında kanserle savaşını kaybetti.
“Little Moé nun mezar taşında, “eş, anne ve şampiyon” yazıyor.
Yazılar
- GÜLÜMSETEN ANILAR (20)
- TENİS SÖZLÜĞÜ (30)
- TENİSİN İÇİNDEN (23)